Paul Lafargue
15 Ocak 1842
Fransız siyaset adamıdır. Marksist hareketin Fransa’daki örgütlenme çalışmalarına öncülük etmiştir. 15 Ocak 1842’de Küba’nın Santiago kentinde doğan Lafargue, 25 Kasım 1911’de Paris’te ölmüştür. Babası Küba’ya yerleşmiş bir Fransız şarap tüccarıydı. 1851 yılında ailesiyle birlikte Fransa’ya göçtüler. 1860 yılında Ecole Supérieure de Médecine’de tıp öğrenimi gördüğü sırada sosyalist görüşleri benimsedi. 1865 yılında Liege’de toplanan Uluslararası Devrimci Öğrenci Kongresine katıldığı için okuldan atıldı. Ertesi yıl Londra’ya giderek 1. Enternasyonalin Genel Konsey üyesi oldu. 1868 yılında Londra’da tıp öğrenimini tamamladı. Aynı yıl Karl Marx’ın en küçük kızı Laura ile evlendi. Daha sonra Fransa’ya dönerek 1. Enternasyonale bağlı şubeler kurdu. Etkin olarak katıldığı 1871 Paris Komününün yenilgiye uğraması üzerine İspanya’ya göç etti. Orada, Bakunin yandaşlarına karşı Marx’ı savundu. 1872 yılında 1. Enternasyonalin La Haye Kongresine katıldıktan sonra Londra’ya dönerek devrimci çalışmalarını sürdürdü. 1880 yılında Marx ve Engels’in yardımlarıyla Guesde ile birlikte Fransız İşçi Partisinin programını hazırladı. 1882 yılında Komüncüler için çıkarılan aftan yararlanarak Fransa’ya döndü ve Guesde ile birlikte partiyi yönetmeye başladı. 1885-1893 yılları arasında Lille milletvekilliği yaptı. 1905 yılında sol güçlerin birleşmesiyle kurulan Sosyalist Partide yer almakla birlikte, başta sendikalar konusu olmak üzere Guesde yandaşlarının reformcu eğilimleri ile mücadele etti. Savaş ve militarizm karşıtı propagandaya önem verdi. Marksist hareket içinde bir militan olarak çalışmasının yanı sıra, Marx’ın ve Engels’in düşüncelerini savunmak ve yaymak amacıyla çeşitli kitaplar yazan ve Marx ile Engels’in yapıtlarının çevirilerini yapan Lafargue, işe yaramayacak ölçüde yaşlanmış bir kişinin yaşamasının anlamsız olduğu düşüncesiyle, karısı Laura ile birlikte intihar etti. Geride bıraktığı mektupta intihar nedenini şöyle açıklamıştır: “Bedence ve ruhça sapasağlamken, yaşama zevki ve sevinçlerini birer birer elimden alan, beden ve kafa güçlerimi koparıp götüren acımasız yaşlılık, enerjimi felce uğratıp istemimi söndürmeden ve beni gerek kendime, gerek başkalarına yük olacak duruma düşürmeden, canıma kıyıyorum. Yıllardır yetmiş yaşımı aşmamaya söz verdim kendi kendime. Yaşamdan ayrılmanın yılı olarak bu dönemi seçtim ve kararımı uygulama yolunu tasarladım: Deri altına siyanür enjekte etmek. 45 yıldan beri kendimi adadığım davanın, yakın bir gelecekte başarıya ulaşacağından emin olmanın büyük sevinciyle ölüyorum.”